26 Mart 2016 Cumartesi

Bilim meslek mi, yaşam şekli mi Bülten sayı 4

https://twitter.com/profdrmusbay/status/713846306763046912

DETROIT’TE NE OLDU? DETROIT SENDROMU…

DETROIT’TE NE OLDU?

DETROIT SENDROMU…

 

Prof.Dr. Mustafa BAYRAM

 

“Bir hipotez: Yaşadığınız şehrin Detroit olmaması için ne yaparsınız?”

Detroit, bir milyona yaklaşan nüfusu ile ABD'nin en büyük 11. şehri ve Michigan eyaletinin en büyük şehri(dir)ydi. Etrafındaki banliyölerle birlikte Detroit şehrinin oluşturduğu Detroit Metrobölgesi ise 4.5 milyona yaklaşan nüfusu ve birçok Fortune 500şirketine ev sahipliği yapmasıyla ABD'nin en önemli ekonomik merkezlerinden biri(dir)ydi.

Şehirde bulunan büyük otomobil fabrikaları (General MotorsFordChrysler )nedeniyle dünyanın otomotiv başkenti olarak anılır. Yerli halkı şehre "Motor şehir" manasına gelen 'Motor City' ya da 'Motown' takma adlarını da kullanır. Dünyanın en büyük otomobil fuarı olan ve her sene ocak ayında düzenlenen 'Uluslararası Otomobil Fuarı'na ev sahipliği yapan bir şehir olarak bilinir.

Detroit üzerine analizler yapılması gereken özel bir vakadır. İflasını isteyen en büyük şehir olarak da bilinir.

 

Bir zamanlar Amerika'nın otomotiv sektörünün kalbiyken borçlarını ödemeyerek geçtiğimiz yıllarda iflas eden Detroit, hayalet bir şehri haline geldi.

 

Ülke ekonomisi için bir dönem motor vazifesi gören Detroit, ABD'nin gücünün, zenginliğinin ve refah seviyesinin en güçlü simgesiydi. Şehir için 1990'lardan sonra alarm zilleri çalmaya başladı ve 2014’lerde Şehrin 18,5 milyar dolarlık borcunu ödeyemeyeceğine hükmeden federal mahkeme, Detroit'in iflasını onayladı.

 

Detroit sokakları şehrin ihtişamlı günlerinin mazide kaldığını görebilirsiniz. Şehir merkezinde birçok yüksek binada satılık ilanlarına rastlayabilirsinizŞehrin merkezinin dışına çıktığınızda manzara iyice netleşir; harabe, terk edilmiş ev, işyeri, sanat merkezleriyle dolu sokaklar fotoğrafı ortaya koyar.

 

Peki Detroit’te ne oldu? Niye oldu?

Detroit bilinen efsanevi büyük beygir güçlerine sahip Amerikan arabalarını üretirken, dünyada da rakiplerinin yaptığı gelişmelere kapalı kalmış ve rekabet etmesi gerektiğinde ise yarışın dışına itilmiştir. Geleneksel üretim körlüğü, yeniliksizlik, rakiplerin durmaması, daha iyiyi daha ekonomik olarak üretmeleri Detroit’teki firmaları derinden sarsmıştır. Artan işçilik giderleri ise firmaların mevcut fabrikalarını da daha ucuz bölgelere taşıması, mevcut araba firmalarının da devasa iflaslarını açıklaması ile beraber Detroit’te bir anda Amerikan rüyası bitivermiştir.

 

Amerika’nın bu şehri ve bu firmaları değişen dünyanın ve iş dünyasının aslında gerisinde kaldı. Geleneksel üretim/sanayiye bel bağlamak, AR-GE ve global yeniliklere hazır olamamak, diğerlerinin daha kaliteliyi daha ucuza üretmeye başlaması aslında herkes için kıssadan hisseler içerir.

 

Eski dünyada, büyük fabrikalarınız olması, üretim hatlarınızın büyük olması, en yüksek kapasiteye sahip olmanız her şeydi. Ürettiğiniz her şeyin alıcısı zaten hazırdı, “yeter ki üret, çok üret” her şeyin anahtarıydı. AR-GE, inovasyon çok önemli değildi. Lojistik, yönetim yeteneği önemli değildi. Birden bir şeyler değişti, yeni dünya yeni iş modelini yaratarak, oyunun kuralları değişmeye başladı. Artık devasa fabrikalar, devasa üretimler önemli bir güç olmaktan çıktı. AR-GE, inovasyon, lojistik, yönetim becerisi birden en önemli hale gelmeye başladı, piramit tersine döndü (Şekil 1). Bu dönüşümü doğru okuyamayanlar oyunun dışında kalmak zorunda kaldı.

 

Şekil 1. Eski ve yeni dünya düzeni

 

Son yıllar, bu değişimi gerçekleştiremeyenlerin dönemi olmuştur. Örneğin, ünlü bir cep telefonu geleceği görmüştür ancak geleceği inşa edememiştir (Şekil 2).

Şekil 2. Değişimde geç kalanlar

 

 

 

Ünlü bir fotoğraf malzemeleri üretimi yapan firma bu değişimi gerçekleştirememiş ve 17000 çalışanı ile 100 milyar dolarlık MarketCap ile sürecin dışında kalırken bir anda pazarda yenilikçi yapısı ile 13 çalışanlı 1 milyar dolarlık MarketCap’asahip küçük bir firma yer almaya başlamıştır (Şekil 3).

 

 

Şekil 3. Bazı firmaların değişim karneleri

 

 

Bugün dünyada AR-GE, inovasyon, lojistik, yönetim becerisini gerçekleştirmiş oldukça başarılı örnekleri görebiliriz (Şekil 4).

 

Şekil 4. Yeni dünya düzeninde firma değerleri kaç yılda 1 milyar dolara ulaştılar

 

Peki gelecek nasıl olacak? (Şekil 5 konunun özetini vermektedir)

 

Şekil 5. Artık yükselmek için neler gerekecek

 

 

Yeni Detroit’lerin olmaması için yeni şehirler nasıl olacak? (Şekil 6’da yeni şehirin planı verilmiştir)

 

 

Şekil 6. Yeni şehir planı

Üniversitelerin Ekolleri ve Ğlkeler/Bülten/Sayı 3

https://twitter.com/profdrmusbay/status/713629634483585024

Bilimin sanatçıları/Başlıyoruz/Bülten/Sayı 1

https://twitter.com/profdrmusbay/status/709812041876447234

Bilim Sanatçılarının Ünvanları/Bülten/Sayı 2

https://twitter.com/profdrmusbay/status/710147565308796928

20 Mart 2016 Pazar

Radikal bir yazı

Radikal bir yazı;
Gaziantep gastronomi konusunda büyük bir başarı kazandı. Gastronomi kentlerinin en temel özelliği; lezzet, yemek kültürü, yemek teknikleri korumak ve gelecekte de gastronomi özelliğini bozmadan devam ettirmektir. 

Avrupa'daki bazı ülke ve şehirlerdeki fast-food ve kendilerine ait olmayan yemek türlerine sınırlama ve yasaklama getirirler. Genellikle biz daha çok yasaklanan döner ve kebap vs olduğu zaman kulak kabartır, tepki veririz. Aslında yasaklanan veya sınır getirilen sadece kebap/lahmacun/döner değildir. Suşi, Çin mutfağı, hamburger, cheeseburger gb şeylere de sınır/yasak getirilmesidir. Amaç, o bölgenin yemek dokusunun, özelliklerinin, lezzetinin ve kültürünün bozulmamasıdır. Zira, zincir lokantalar dünyanın diğer ucundan gelip lokaldeki kültürü yok ederek tek düze bir yemek kültürünü hiç fark ettirmeden o bölgeye yaymaktadır. Bu sebepledir ki, yeni gelen nesil çorba veya benzeri yöresel yemekler yerine hamburger, pizza severdir. 
Şehrin lokanta sektörü de bu global yemeklere göre dizayn edilmeye başlar. Asıl tehlike budur. Lokalin globale yenil düşmesidir. 

Gelelim radikal kısma; bizim için radikal ama dünya için aslında radikal bir şey değil. 
Gastronomi şehirlerinde fast-food veya farklı kültürlere ait yemek servisine müsaade edilmez. Bu sebeple de Gaziantep'in yemek kültürünün bozulmaması ve yenilmemesi için şehirde dış kaynaklı lezzetlere sınırlama getirilmesi artık gerekmektedir. 

Ne demek isteğimi anlamak için 1980'ler de İtalya'da gastronomi için önemli bir yere sahip bölgede hamburgerci açılmaması için büyük bir mücadele veren #CarloPetrini'yi, #Slowfood u incelemek gerekiyor. 

Ne kadar sevsekte gastronomi şehri için zincir fastfood ve bu bölgeye ait olmayan yemek kültürlerine kademeli sınırlama getirilmesinde şehir için fayda olacaktır. Aksi takdirde yakın zamanda hepimizin tek bildiği yemek ve lezzet pizza, hamburger olacaktır.