7 Nisan 2016 Perşembe
27 Mart 2016 Pazar
26 Mart 2016 Cumartesi
DETROIT’TE NE OLDU? DETROIT SENDROMU…
DETROIT’TE NE OLDU?
DETROIT SENDROMU…
Prof.Dr. Mustafa BAYRAM
“Bir hipotez: Yaşadığınız şehrin Detroit olmaması için ne yaparsınız?”
“Detroit, bir milyona yaklaşan nüfusu ile ABD'nin en büyük 11. şehri ve Michigan eyaletinin en büyük şehri(dir)ydi. Etrafındaki banliyölerle birlikte Detroit şehrinin oluşturduğu Detroit Metrobölgesi ise 4.5 milyona yaklaşan nüfusu ve birçok Fortune 500şirketine ev sahipliği yapmasıyla ABD'nin en önemli ekonomik merkezlerinden biri(dir)ydi.
Şehirde bulunan büyük otomobil fabrikaları (General Motors, Ford, Chrysler )nedeniyle dünyanın otomotiv başkenti olarak anılır. Yerli halkı şehre "Motor şehir" manasına gelen 'Motor City' ya da 'Motown' takma adlarını da kullanır. Dünyanın en büyük otomobil fuarı olan ve her sene ocak ayında düzenlenen 'Uluslararası Otomobil Fuarı'na ev sahipliği yapan bir şehir olarak bilinir.”
Detroit üzerine analizler yapılması gereken özel bir vakadır. İflasını isteyen en büyük şehir olarak da bilinir.
Bir zamanlar Amerika'nın otomotiv sektörünün kalbiyken borçlarını ödemeyerek geçtiğimiz yıllarda iflas eden Detroit, hayalet bir şehri haline geldi.
Ülke ekonomisi için bir dönem motor vazifesi gören Detroit, ABD'nin gücünün, zenginliğinin ve refah seviyesinin en güçlü simgesiydi. Şehir için 1990'lardan sonra alarm zilleri çalmaya başladı ve 2014’lerde Şehrin 18,5 milyar dolarlık borcunu ödeyemeyeceğine hükmeden federal mahkeme, Detroit'in iflasını onayladı.
Detroit sokakları şehrin ihtişamlı günlerinin mazide kaldığını görebilirsiniz. Şehir merkezinde birçok yüksek binada satılık ilanlarına rastlayabilirsiniz. Şehrin merkezinin dışına çıktığınızda manzara iyice netleşir; harabe, terk edilmiş ev, işyeri, sanat merkezleriyle dolu sokaklar fotoğrafı ortaya koyar.
Peki Detroit’te ne oldu? Niye oldu?
Detroit bilinen efsanevi büyük beygir güçlerine sahip Amerikan arabalarını üretirken, dünyada da rakiplerinin yaptığı gelişmelere kapalı kalmış ve rekabet etmesi gerektiğinde ise yarışın dışına itilmiştir. Geleneksel üretim körlüğü, yeniliksizlik, rakiplerin durmaması, daha iyiyi daha ekonomik olarak üretmeleri Detroit’teki firmaları derinden sarsmıştır. Artan işçilik giderleri ise firmaların mevcut fabrikalarını da daha ucuz bölgelere taşıması, mevcut araba firmalarının da devasa iflaslarını açıklaması ile beraber Detroit’te bir anda Amerikan rüyası bitivermiştir.
Amerika’nın bu şehri ve bu firmaları değişen dünyanın ve iş dünyasının aslında gerisinde kaldı. Geleneksel üretim/sanayiye bel bağlamak, AR-GE ve global yeniliklere hazır olamamak, diğerlerinin daha kaliteliyi daha ucuza üretmeye başlaması aslında herkes için kıssadan hisseler içerir.
Eski dünyada, büyük fabrikalarınız olması, üretim hatlarınızın büyük olması, en yüksek kapasiteye sahip olmanız her şeydi. Ürettiğiniz her şeyin alıcısı zaten hazırdı, “yeter ki üret, çok üret” her şeyin anahtarıydı. AR-GE, inovasyon çok önemli değildi. Lojistik, yönetim yeteneği önemli değildi. Birden bir şeyler değişti, yeni dünya yeni iş modelini yaratarak, oyunun kuralları değişmeye başladı. Artık devasa fabrikalar, devasa üretimler önemli bir güç olmaktan çıktı. AR-GE, inovasyon, lojistik, yönetim becerisi birden en önemli hale gelmeye başladı, piramit tersine döndü (Şekil 1). Bu dönüşümü doğru okuyamayanlar oyunun dışında kalmak zorunda kaldı.
Şekil 1. Eski ve yeni dünya düzeni
Son yıllar, bu değişimi gerçekleştiremeyenlerin dönemi olmuştur. Örneğin, ünlü bir cep telefonu geleceği görmüştür ancak geleceği inşa edememiştir (Şekil 2).
Şekil 2. Değişimde geç kalanlar
Ünlü bir fotoğraf malzemeleri üretimi yapan firma bu değişimi gerçekleştirememiş ve 17000 çalışanı ile 100 milyar dolarlık MarketCap ile sürecin dışında kalırken bir anda pazarda yenilikçi yapısı ile 13 çalışanlı 1 milyar dolarlık MarketCap’asahip küçük bir firma yer almaya başlamıştır (Şekil 3).
Şekil 3. Bazı firmaların değişim karneleri
Bugün dünyada AR-GE, inovasyon, lojistik, yönetim becerisini gerçekleştirmiş oldukça başarılı örnekleri görebiliriz (Şekil 4).
Şekil 4. Yeni dünya düzeninde firma değerleri kaç yılda 1 milyar dolara ulaştılar
Peki gelecek nasıl olacak? (Şekil 5 konunun özetini vermektedir)
Şekil 5. Artık yükselmek için neler gerekecek
Yeni Detroit’lerin olmaması için yeni şehirler nasıl olacak? (Şekil 6’da yeni şehirin planı verilmiştir)
Şekil 6. Yeni şehir planı
20 Mart 2016 Pazar
Radikal bir yazı
14 Mart 2016 Pazartesi
2 Şubat 2016 Salı
DETROIT’TE NE OLDU? DETROIT SENDROMU…
DETROIT’TE NE OLDU?
DETROIT SENDROMU…
Prof.Dr. Mustafa BAYRAM
“Bir hipotez: Yaşadığınız şehrin Detroit olmaması için ne yaparsınız?”
“Detroit, bir milyona yaklaşan nüfusu ile ABD'nin en büyük 11. şehri ve Michigan eyaletinin en büyük şehri(dir)ydi. Etrafındaki banliyölerle birlikte Detroit şehrinin oluşturduğu Detroit Metrobölgesi ise 4.5 milyona yaklaşan nüfusu ve birçok Fortune 500şirketine ev sahipliği yapmasıyla ABD'nin en önemli ekonomik merkezlerinden biri(dir)ydi.
Şehirde bulunan büyük otomobil fabrikaları (General Motors, Ford, Chrysler )nedeniyle dünyanın otomotiv başkenti olarak anılır. Yerli halkı şehre "Motor şehir" manasına gelen 'Motor City' ya da 'Motown' takma adlarını da kullanır. Dünyanın en büyük otomobil fuarı olan ve her sene ocak ayında düzenlenen 'Uluslararası Otomobil Fuarı'na ev sahipliği yapan bir şehir olarak bilinir.”
Detroit üzerine analizler yapılması gereken özel bir vakadır. İflasını isteyen en büyük şehir olarak da bilinir.
Bir zamanlar Amerika'nın otomotiv sektörünün kalbiyken borçlarını ödemeyerek geçtiğimiz yıllarda iflas eden Detroit, hayalet bir şehri haline geldi.
Ülke ekonomisi için bir dönem motor vazifesi gören Detroit, ABD'nin gücünün, zenginliğinin ve refah seviyesinin en güçlü simgesiydi. Şehir için 1990'lardan sonra alarm zilleri çalmaya başladı ve 2014’lerde Şehrin 18,5 milyar dolarlık borcunu ödeyemeyeceğine hükmeden federal mahkeme, Detroit'in iflasını onayladı.
Detroit sokakları şehrin ihtişamlı günlerinin mazide kaldığını görebilirsiniz. Şehir merkezinde birçok yüksek binada satılık ilanlarına rastlayabilirsiniz. Şehrin merkezinin dışına çıktığınızda manzara iyice netleşir; harabe, terk edilmiş ev, işyeri, sanat merkezleriyle dolu sokaklar fotoğrafı ortaya koyar.
Peki Detroit’te ne oldu? Niye oldu?
Detroit bilinen efsanevi büyük beygir güçlerine sahip Amerikan arabalarını üretirken, dünyada da rakiplerinin yaptığı gelişmelere kapalı kalmış ve rekabet etmesi gerektiğinde ise yarışın dışına itilmiştir. Geleneksel üretim körlüğü, yeniliksizlik, rakiplerin durmaması, daha iyiyi daha ekonomik olarak üretmeleri Detroit’teki firmaları derinden sarsmıştır. Artan işçilik giderleri ise firmaların mevcut fabrikalarını da daha ucuz bölgelere taşıması, mevcut araba firmalarının da devasa iflaslarını açıklaması ile beraber Detroit’te bir anda Amerikan rüyası bitivermiştir.
Amerika’nın bu şehri ve bu firmaları değişen dünyanın ve iş dünyasının aslında gerisinde kaldı. Geleneksel üretim/sanayiye bel bağlamak, AR-GE ve global yeniliklere hazır olamamak, diğerlerinin daha kaliteliyi daha ucuza üretmeye başlaması aslında herkes için kıssadan hisseler içerir.
Eski dünyada, büyük fabrikalarınız olması, üretim hatlarınızın büyük olması, en yüksek kapasiteye sahip olmanız her şeydi. Ürettiğiniz her şeyin alıcısı zaten hazırdı, “yeter ki üret, çok üret” her şeyin anahtarıydı. AR-GE, inovasyon çok önemli değildi. Lojistik, yönetim yeteneği önemli değildi. Birden bir şeyler değişti, yeni dünya yeni iş modelini yaratarak, oyunun kuralları değişmeye başladı. Artık devasa fabrikalar, devasa üretimler önemli bir güç olmaktan çıktı. AR-GE, inovasyon, lojistik, yönetim becerisi birden en önemli hale gelmeye başladı, piramit tersine döndü (Şekil 1). Bu dönüşümü doğru okuyamayanlar oyunun dışında kalmak zorunda kaldı.
Şekil 1. Eski ve yeni dünya düzeni
Son yıllar, bu değişimi gerçekleştiremeyenlerin dönemi olmuştur. Örneğin, ünlü bir cep telefonu geleceği görmüştür ancak geleceği inşa edememiştir (Şekil 2).
Şekil 2. Değişimde geç kalanlar
Ünlü bir fotoğraf malzemeleri üretimi yapan firma bu değişimi gerçekleştirememiş ve 17000 çalışanı ile 100 milyar dolarlık MarketCap ile sürecin dışında kalırken bir anda pazarda yenilikçi yapısı ile 13 çalışanlı 1 milyar dolarlık MarketCap’asahip küçük bir firma yer almaya başlamıştır (Şekil 3).
Şekil 3. Bazı firmaların değişim karneleri
Bugün dünyada AR-GE, inovasyon, lojistik, yönetim becerisini gerçekleştirmiş oldukça başarılı örnekleri görebiliriz (Şekil 4).
Şekil 4. Yeni dünya düzeninde firma değerleri kaç yılda 1 milyar dolara ulaştılar
Peki gelecek nasıl olacak? (Şekil 5 konunun özetini vermektedir)
Şekil 5. Artık yükselmek için neler gerekecek
Yeni Detroit’lerin olmaması için yeni şehirler nasıl olacak? (Şekil 6’da yeni şehirin planı verilmiştir)
Şekil 6. Yeni şehir planı
30 Ocak 2016 Cumartesi
NEDEN ŞİKAYET HAKKIMIZ YOKTUR
24 Ocak 2016 Pazar
GELECEĞE FAL BAKMAK
GELECEĞE FAL BAKMAK=Fütürizm
İnsanlar her zaman gelecekte ne olacağını hep merak etmişlerdir. Bu sebeple kralların tarihte başvurdukları astrologlar, falcılar, medyumlar ve kâhinler olmuştur. Öyle ki, normal insanlarda gelecek için bu insanlara başvurmuşlardır.Modern çağda bile insanlar kahve falına, iskambil kâğıtlarına, bilgisayar programlarına, tarot kartlarına kadar pek çok yöntemleri de kullanmaktadır.
Peki, bilim gelecek için nasıl bir bakış, nasıl bir öngörüverebilir. Bilgi kullanılarak fütüristik bir bakış mümkünmüdür? Elbette ileri bilimsel bilgilerle pek çok tespitler yapıla bilinmektedir. Ne olacak, nasıl olacak, ne yiyeceğiz, nasıl yaşayacağız, ne kullanacağız, kaç kişi olacağız, nasıl bir birey, nasıl bir sosyal hayat olacak gibi pek çok öngörüyü bu günden belirlemek ve bilmek aslında bilimsel verilerle de mümkün olabilir. Çok karmaşık bilimsel analiz ve bilgilere girmedenbile, basit bazı gelecek öngörüleri aslında yapılabilir.
Elbette, bugünde geçmişin geleceğiydi. Bugün olan gelecek içinde geçmişte yapılmış tahminler ve yazılan yazılar nispeten gerçekleşmiş durumdadır. Bu öngörülerin bilimsel olanlarıhemen hemen doğru tahminlerle tutturulmuş durumdadır.
Geleceği salt teknoloji ile düşünmek, bu günün entelektüel bakışı ile çok da mümkün olmayabilir. Zira sosyo-kültürel yapı geleceği çok farklı değerlendirecektir. Örnek olarak 100 yıl önce endüstriyel ürünler en gözde ürünler olarak görülürken bugün doğala dönüş ve daha sade bir yaşam şekli yükselen trendlerdendir.
GELECEKTE NE Mİ OLACAK? BAZI FÜTÜRİST ÖN GÖRÜLER:
Evlerde mutfak olacak mı?
Gelecekte evlerde mutfak olmayacağı öngörülmektedir. İnsanlar evde yemek ve bulaşıkla zaman kaybetmek istemeyecekler. Kadınların çalışma hayatına daha fazla yer alması ve sosyal hayatta var olması ile beraber, zamanlarını mutfakta geçirmek istemeyeceklerdir. Bu yüzden de yemek tariflerinin pek çoğu kayıp olacak ve nesilden nesile bu bilgiaktarımı sadece kitaplarda kalacaktır. İnsanlar daha çok dışarda yiyecek ve hızlı yemek kültürü maalesef artacaktır. Eve servis hizmeti bu sektörün lokomotifi olacaktır. Mimarlar tasarımlarından artık mutfağı çıkartarak sadece bir ısıtıcı, bir mikrodalganın, bir buzdolabın olduğu alanlar tasarlayacaktır. Böylelikle, daha kullanışlı alanlar tasarlanırken, daha kompakt evler daha ucuza mal edilmeye başlanacaktır.
Nasıl giyineceğiz?
100 yıllık tarihi olan kravat hala bugün kravat bir şıklık argümanı iken 20 yıl sonra kravatın artık olmayacağını bilmek tamamen sosyo-kültürel davranış bilimi ile ilgilidir. Daha fonksiyonel, rahat ve özel bakım gerektirmeyen materyaller tekstil sektörünün malzemeleri olacaktır.
Mekânlar küçülecek:
Artan nüfus, azalan yaşam alanları, metrekareye düşen insan sayısının artması, artan yaşam maliyetleri, azalan enerji kaynaklarından dolayı insanlar daha da küçük alanlarda yaşamaya başlayacaklar. Yaklaşık 550 yıl sonra yani 6-7 kuşak sonra dünya üzerinde 1 metrekareye 1 insan olması bekleniyor. Buna göre, daha yakın yaşam öngörülüyor.
Pamuk paramı, yoksa e-para mı?
Kâğıt para aslında pamuktan yapılır. Ancak gelecekte elektronik para devrine geçilecektir. İnsanların para, kredi kartı gibi materyalleri taşımasına gerek kalmadan e-ödeme devrine geçiş çok uzak gözükmemektedir.
Özel (Şirket) devletler dönemi olabilir mi?
İnsanları bir arada tutan değerler de değişmeler yaşanması ve özel sektörlerin bir devlet gibi insanlara yeni opsiyonlar sürmesi gelecekte beklenebilecek durumlardan birisi olarak görülüyor. Özel bir girişimci, bir kara bölgesini, bir özel sektör mantığı ile insanların yaşam alanlarına açmaya başlaması ile yeni bir yaşam tarzı ortaya çıkması düşünülmektedir. Yani, bedelini ödediğiniz sürece, bu özel devlette yaşayacak, güvenlik, temizlik gibi pek çok hizmeti bu şirketten karşılanabileceği düşünülmektedir. Her özel devlet size sizin yaşamayı istediğiniz yaşam şeklini size sunacak duruma gelecektir. Bugün buna benzer yaşam alanları sitelerde, residanslarda basit uygulamalar olarak uygulansa bile gelecekte bu farklı bir şekilde gündeme gelebileceği ile ilgili fütürist tahminler yapılmaktadır. Ortaçağ Avrupa kıtasındaki feodal modelin, özel sermaye modeli olarak tahminler şimdiden yapılmaya başlanmış durumdadır.
Bireysellik mi, Sosyal yaşam mı?
Nüfus artışı ile belli bir alanda yaşayan insan sayısında önemli bir artış olacak ve insanlar birbirlerine dokunmamak ve özellikle hijyenik kaygılarla daha bireysel yaşamayı tercih edeceği düşünülmektedir.
Teknoloji olacak mı?
Hayatı kolaylaştıran ve ihtiyacı karşılayan her teknoloji var olacaktır.
Meslekler ne olacak?
Temel teknik meslekler var olmaya devam ederken, özellikle sosyal branşlar da yeni meslekler ortaya çıkacağı düşünülmektedir.
Balıklara ne olacak?
Yaklaşık 40 yıl sonra deniz balığından daha ziyade çiftlik balıklarının daha çok tüketileceği tahmin edilmektedir.
Her evde ne olacak?
Gelecekte her evde 3D yazıcı olacak ve her şey için (yemek, oyuncak, alet, malzeme vs.) bu 3D yazıcılar kullanılacağı tahmin edilmektedir. Ne lazımsa size bu cihazlar hemen evde sizin için üretip hazır hale getirecektir. Akıllı buzdolapları ile insanlar artık alışverişe gitmeden dolapta eksilen ürünler otomatik olarak sipariş verilecek ve evlere gelecek. Yani, büyük mekanlar kaplayan AVM’ler geleceğin dünyasında fazla yer alamayabilir.
Sağlık sektörü ne olacak?
Gelecekte en önemli sektör sağlık sektörü olmaya devam ederken, daha çok uzun ömür ve önleyici ve de izleyici sağlık hizmetleri artış gösterecektir.
Dil ve toplumların yok olma riski var mı?
Birleşmiş Milletlerin raporlarına göre her yıl dünya üzerinde konuşulan diller yok olmaya devam ediyor.
İnsanoğlunun gezegendeki serüvenin de, savaşlar, iklim değişiklikleri, kıtlıklar, doğal felaketler kolonilerin yok olmasına sebep olmasına rağmen, en büyük risk geçmişte de olduğu gibi salgın hastalıklardır. Gelecekte de en büyük risk hala salgınlar olarak görülmektedir.
Özellikle ortaçağda Avrupa’da yaşanan veba salgını ile Avrupa nüfusunun 1/3’ünün yok olması insan bilinçaltındaki en büyük korkusu durumundadır. Bu trajedinin bir daha yaşanmaması için insanoğlu elinden geldiğince tüm tedbirleri almaya çalışmaktadır. Kuş gribi, deli dana, AIDS, EBOLA, gibi salgınlar da bilim insanlarının, devletlerin ve örgütlerin bu kadar tedbir almasının ve reaksiyon göstermesinin temel nedeni budur. Gelecekte de salgın hastalıklar insanoğlunun en büyük korkusu olmaya devam edecektir. Çözümü bilinmeyen bir salgının nerede başlayacağı ve nerede biteceği bilinmemektedir.
Geleceğin nüfusu ne kadar olacak:
Bilinen kayıtlara göre milattan önce 35000’ler de dünya nüfusu 1 milyon iken tarımı öğrenen insanoğlunun gezegenin tamamındaki nüfusunun 12000 yıl önce 15 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Veba yani kara ölümü 1350’li yıllarda yaşayan dünyanın o dönemde 370 milyon olan nüfusu geometrik olarak hep artmıştır. İnsanoğlu gezegen üzerinde koloniler halinde dağınık bir şekilde yaşarken bugün gelinen noktada dünya nüfusu 7-8 milyara kadar dayanmıştır. Nüfus geometrik olarak arttığına göre gelecekte önemli bir salgın, kıtlık ve doğal afetler olmadığı sürece 2050’li yıllarda 10 milyar, 2150’ler de 25 milyarlardan bahsedilmektedir.
Dünya üzerinde yaşanabilir kara parçası 64 milyon kilometrekaredir. Bilinen ilk çağlarda (3 milyon nüfusa göre) 1 kilometrekareye 0,05 kişi düşerken, bugün 109 kişi 1 kilometrekareye düşmektedir. 2050 yılında 156, 2150 yılında 390 kişi 1 kilometrekareye düşecektir. 2560’lar da asıl ilginç rakam olan 1 metrekareye 1 insan oranına yaklaşılmış olacaktır.
Gelecekte birbirine bu kadar yakın yaşamaya başlayacak olan insanlar birbirlerine daha fazla tahammül etmek zorunda olurken, kaynak kullanımında ise daha fazla rekabet etmek durumunda olacaktır.
2150 ve ekmek hesabı
Yaklaşık 140 yıl sonra bugün ihtiyaç duyulan her şeyin 3,5katına ihtiyaç duyulacaktır. Her şeyin 3,5 katı üretilirken; 3,5katı artık da ortaya çıkacaktır.
2150 yılında tüm insanlar gün boyunca sadece ekmekle beslenmiş olsa yılda sadece 6 milyar ton ekmek gerekecektir.
Yeni besin kaynaklarının yanı sıra yeni enerji kaynaklarının da bulunması gerekirken temiz bir dünya için çözümler üretmek zorundadır.
Kim kime muhtaç olacak:
Dünyanın bize değil bizim dünyaya ihtiyacımız var. Dünya kendi dengesini sağlayabilmek için, bir yerde bozulan dengesini başka bir yerde yeniden dengeye oturtmak için uğraşır.
Doğa ve bilimin değişmez kuralları vardır. Dünyanın bilinen tarihten, gelinen bugüne kadar geçen sürede, yazılı tarihe göre ilk bilinen dünya nüfusu 3 milyon olarak tahmin edilmektedir.
İnsanların dünya ile ilişkisinin başlamasından bu yana insanoğlu hep dünyanın gücüne boyun eğmiş ve onun kurallarına uyarak var olmaya çalışmıştır. İnsanoğlunu son 300 yıl içinde buhar makinesini keşfetmesi ile beraber bilimde de büyük bir sıçrama yaşanmıştır. Watt, Newton ve o dönem kuşakta yaşayan bilim insanları teknolojiye paralel olarak bilimin kapılarını aralamış ve insanoğlunun dünya ile olan ilişkisini baştan aşağı değiştirmiştir. Dünyanın sırları son 300 yıl içinde çözümlemeye başlarken, hakim olan gezegenin gücü, insanoğlunun gücü ile yer değiştirmeye başlamıştır. Teknoloji gezegene diz çöktürebilir hale geldiği düşünülürken, bu gelişmiş çağda gezegen kendi gücünü yeniden göstermeye başlamıştır.
1800 yıllarda Rudolf Clausis tarafından ortaya atılan entropi belki o dönemde anlaşılamamışken, son yüzyılda her şeyin aslında entropi ve denge ile ilişkili olabileceği fark edilmeye başlanmıştır. Bu bağlamda entropinin gelmiş geçmiş en önemli teori olduğunu yine Einstein dile getirmiş. Günümüz ve gelecek, entropi ve denge ile açıklanabilecektir.
Gezegenin tekrar ortaya koyduğu gücüde entropi ve denge ile ilgilidir. Teknoloji ve sanayi devrimini yaşayan insanoğlu dünyaya hükmettiği tezinden de entropi ve denge kuramları ile vazgeçmek zorunda kalacaktır. Kâinatta her şey, kendini minimum enerji ve maksimum düzensizliğe çekmek ister. Nüfusun hızla artması dünyadaki enerjinin maksimuma çıkmasına
Yardımcı olurken, entropinin de yükselmesini yanidüzensizliğin ve artık enerjinin de artmasına sebep olacaktır. Zira dünya yukarıdan düşen taşın enerjisini düşürmeyeçalışırken, kendi üzerinde bu kadar yüksek enerji ve entropi artışını nereye kadar tolöre edebilecektir.
Gelecek, dünyanın kendi yasalarına göre yeniden düzenlenecektir. Dengeyi yine kendi belirleyecektir. Unutulmaması gerekiyor ki, dünyanın bize değil bizim ona ihtiyacımız vardır ve evrenin enerjisi sabittir.
Gelecek ve dünyanın sıcaklığı, küresel ısınma ve/veyasoğuma:
Dünya sıcaklığı son yüzyılda sanayi ve çevresel etkilerle artış göstermiş ve son dönemlerde de iklim değişikliği tartışılır hale gelmiştir. Ancak, dünya kendi dengesini kendi oluşturacağına göre, dünyanın geçmişte nasıl davrandığına da bakmak gerekmektedir. Buzul çağını yaşayan dünya yeri geldiğinde kendini daha yüksek sıcaklıklara da çekmektedir.
Bugün küresel ısınmanın, küresel soğumaya doğru geçtiği ön görülmektedir. Zira bir sistemin -273,15 oC (0 Kelvin) entropisi sıfır olarak kabul edilir. Bu nokta referans noktası olarak alınır ve evrenin sıcaklığı Bing Bang’ den günümüze vegeleceğe doğru -273,15 oC (0 Kelvin) yaklaşma eğilimindedir. Yani gelecekte soğuyan iklim değişimi teorik olarak beklenen bir durumdur.
Prof.Dr.Mustafa Bayram